Nakış Dergileri

27 Ağustos 2012 Pazartesi

Spirit of Vierlande (by Long Dog Samplers)

   Besmele bitti, çerçevelettirildi, artık sahibinin tatilden dönmesini bekleyecek. Teslim edilmeden fotoğrafını blogda göstermeyeyim, ne olur ne olmaz ;) Ben de hiç boş durmuyorum, yeni bir projeye hemencecik saldırdım... Hem de ne projesi!  
   Long Dog Samplers - ilk bakıştan âşık olduğum bir markadır. Görür görmez neredeyse bütün samplerlere vurulmuş, hepsini işlemek istemiştim. "Spirit of Vierlande" ile bu isteğimi gerçekleştirmeye başlamış bulunmaktayım ;")
   "Spirit of Vierlande", tipik 19. yüzyıl Alman sampleri. Kirli beyaz üzerine siyah iplikle işlenirmiş, ben de aslına uygun kalmaya karar verdim. Siyah DMC iplikle (310 no'lu renk) 16 ct ekru etamin üzerine işliyorum. Başlangıç için boyutları ortaya çıksın diye bütün kenarlarını yaptım, sadece onları ve köşedeki birkaç motif yapmam 2 haftadan uzun sürdü... Devasa bir şeymiş bu (çerçevesi 56 cm x 42 cm, 10 cm uzunluğunda makasım üzerinde küçücük kalmış)! Şimdiden bayılıyorum buna!.. ve duvarda nasıl duracağını görmek için sabırsızlanıyorum. Ama sanırım bitirilmesi biraz uzun sürecek, çünkü çok fazla motif içeriyor. Her birine bir-iki akşam harcasam bile yılbaşına anca biter... Eh, sıkılmamak için de araya daha küçük ve hızlı projeler sıkıştırmayı düşünüyorum.

23 Ağustos 2012 Perşembe

Mara Meimaridi - İzmir Büyücüleri

   Bu kitabı, ilçe kütüphanesinden adı ve arka kapaktaki tanıtım yazısından etkilenip seçtim. Büyülü masal olmasına rağmen (ki ben hâlâ masalları severim ve memnuniyetle okurum) kitapta anlatılan Osmanlı'da yaşayan Rumların gündelik hayatı ilgimi çekti...
   Yanlış hatırlamıyorsam, altı-yedi yıl önce bayağı popüler olmuştu "İzmir Büyücüleri", gazetelerin kitap eklerinde hakkında bir sürü yazı yazılmıştı...  Ama doğrusunu söylemem gerekirse, kitabı pek sevmedim. Karmaşık, oradan oraya atlayan bir anlatım... bir sürü isim...  bana, daha çok sayfa sayısını artırmak için yazılmış, gereksiz bir fazlalık gibi gelen yüzlerce ayrıntı... Daha çok mahalle dedikodularını dinliyormuşum gibi geldi ve ben dedikodudan hiç hoşlanmadığım için sıkıldıkça sıkıldım, hatta birkaç defa az kalsın okumayı bırakıyordum. Bütün kitapta ortalara doğru ilginç ve heyecan verici sadece birkaç bölüm vardı, bana göre... Gene de inat edip okumayı bitirdim, sırf başladığım kitapları sonuna kadar okuma alışkanlığımdan...

14 Ağustos 2012 Salı

Vogue Knitting erken sonbahar sayısı

   İlginç... Daha iki - üç hafta önce sıcaktan kavruluyorduk... Son birkaç gecedir ise sabaha karşı hava bayağı bir serinliyor, 15-17 dereceye düşüyordur herhalde ... Ve havada sonbahar kokusu var... Bu sene sonbahar biraz erken gelecek gibidir... ;")
   Havalar serinlemeye başlayınca içimde acayıp bir örgü örme isteği beliriveriyor. Genelde bu duyguya aldırmamaya gayret ediyorum, ama bir yandan da örgü dergilerine saldırıyorum ;") Ve ilk önce en sevdiklerimden biri - Vogue Knitting'e...

12 Ağustos 2012 Pazar

Henry Mancini - Shadows of Paris (Pink Panther A Shot in the Dark)


   Dün akşam CNBC-e'de Pembe Panter filmlerinden biri oynuyordu. Bu tür komedileri pek sevmesem de mutfak işleriyle uğraşırken bana eşlik etmelerinde bir sakınca görmüyorum - eğlendirici ve oyalıcı oluyorlar. ;") Dünkü filmi daha önce defalarca "seyretmeme" rağmen başlangıçtaki şarkıyı ilk defa farketmişim. "Shadows of Paris" Henry Mancini'nin eseriymiş. Ve bu şarkıya bayıldım!...
   Henry Mancini, zamanın en ünlü film müziklerini besteleyen, bol bol ödül almış İtalyan asıllı Amerikalı bir besteciydi. Adını bilmesek ve filmlerini hiç seyretmemiş olsak bile (ki bundan kuşkuluyum), bir şekilde bir yerlerden müziklerini hepimiz tanıyoruzdur...

THE SHADOWS OF PARIS
Music by Henry Mancini
Lyrics by Wells 
Why must we meet
In the shadows of Paris
Where hardly a star
Seems to shine
Why can't we meet
In the sunlight of Paris
Where Paris can see
You are mine

Have you come to me from another
Whose lips you have tried
Do you still belong to another
Is that why we hide

* Why am I cold
In the sunlight of Paris
When laughter and song
Fill the sky
Why am I warm
In the shadows of Paris
When I know that dawn
Means goodbye
(* Repeat)

6 Ağustos 2012 Pazartesi

Eski fincanlara ikinci hayat

   Biz, hanımlar, pek sık güzel, narin, harika desenli fincanlara âşık oluruz ;). O fincan takımlarını seve seve kullanırız, ama maalesef dikkat etsek de zamanla fincanlar kırılıyor, takımlar bozuluyor... Ben şahsen sonuna kadar takımın kalanına kıyamıyorum, atamıyorum o güzelim fincanları - bazen içine minik kaktüsleri dikerim, bazen sadece süs olarak bir rafa koyarım... Bir de böyle ilginç bir kullanım alanı buldum ki, şaşırdım doğrusu. Şu resimdeki gibi bir mutfak süsü yapmak hayyatta aklıma gelmezdi!


3 Ağustos 2012 Cuma

Khaled Hosseini - Uçurtma Avcısı

   Dışarıda fırtına koptu - gök gürlüyor, yağmur damlaları cama vuruyor, cadde şimdiden suyla dolmuş... Hâlâ dışarıda kalmış insanlar iliklerine kadar ıslanmışlardır... Yağmur bir hızlanıyor, bir yavaşlıyor... Ankara'da ağustosta epeydir böyle yağmur yağmamış gibime geldi, hatta ağustos yağmurlarını hiç hatırlayamadım...
 
   Bu hafta, uzun zamandır okumak istediğim bir kitabı nihayet okuyabildim - Khaled Hosseini'nin "Uçurtma Avcısı"nı. Çok da etkilendim... Genelde akşam yatmadan önce okumaya çalıştığımda pek başarılı olamıyorum, yarım saate kalmadan yorgunluktan gözlerim kapanıveriyor. Ama bu sefer okumaya her başladığımda hikâye uykumu kaçıracak kadar içine çekiyordu beni... Muhteşem bir kitap!.. Sade bir dille anlatılan gerçekçi bir öykü su gibi akıyor. Emir'in babasının sevgisini kazanma mücadelesi, korkaklık ve ihanet üzerine düşünceleri, nefreti, pişmanlığı, sürekli kendi kendini "yemesi"... Hiç Kabil'de bulunmadım, hayatımda hiç yakından uçurtmayı görmedim, bir savaştan ve yıkımdan kaçmak zorunda kalmadım, böylesi sadistliğe veya eziyete maruz kalmadım, arkadaşıma (çok şükür!) ihanet etmedim,.. ama sanki anlatılan her şeyi ben de yaşamışım gibi hissettim... Kitabın bazı yerlerinde ağlamamak için kendimi zor tuttum...
   Eşimin koleksiyonunda filmi da varmış, ama galiba ben kitapla yetineceğim. Oldum olası okuduğum kitapların filmlerini seyretmekten korkarım, çünkü genelde kafamda canlandırdığım öyküyle filmlerin kurgusu çok ters düşüyor ve bende hayal kırıklığı yaratıyor...

   Bugün bir de D&R sanal 'dan ısmarladığımız kitaplar geldi. Kitap sayısı kadar kitap ayracı eklemeleri de çok hoş bir ayrıntı olmuş. İlk defa oradan alışveriş yaptım, bundan sonra da hep oradan kitap almaya çalışacağım (bayağı hesaplı oldu). Şimdilik sadece 5 kitap, ama hepsi de uzun zamandır okunacaklar listemde yer alıyor. Ah! bir de bir günde şöyle 48 saat olsaydı!...





Not: ben bunları yazarken yağmur dinmiş, hatta bazı yerler kurumuş bile. Hava da bir güzel serinledi, tam gezmelik! Herkese keyifli hafta sonları dilerim!


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...